Bu yazı, hem kişisel hem toplumsal bağlamda sık karşılaşılan bir konu olan zorbalıkla baş etme yollarına, sınır koymanın önemine ve tüm bunların psikolojik-felsefi arka planına dair düşüncelerimi içeriyor. Kendi deneyimlerimle, yaptığım felsefi ve bilimsel okumaları harmanlayarak ortaya koyduğum bu metnin, sana da kendi iç sesinle daha güçlü bir bağ kurman konusunda yardımcı olmasını diliyorum.
⸻
Yazıya Müzikle Başlamak Gerekirse…
Dinlemenizi öneririm:
Kendi sınırlarımı bildiğimde, başkalarının beni nerede bitirip kendilerini nerede başlatacaklarını da öğrenmelerine yardım ederim. | Virginia Satir
Hepimizin hayatında en az bir kez, bize zorbalık eden; kilomuzla, boyumuzla, memleketimizle veya aklımızla dalga geçen, sinirimizi bozan ve sinirlerimize hâkim olamayıp cevap veremediğimiz bir kişi ve olay olmuştur diye tahmin ediyorum.
Hatta bazen durduğumuz yerde aklımıza gelir;
“Ah be, keşke ona o an şöyle deseydim” diye hayıflanırız.
Bu yazıda, sınır koymanın neden hayati olduğunu, zorbalıkla başa çıkmanın yollarını ve tüm bunlar karşısında hissettiğimiz suçluluk duygusunun nasıl dönüştürülebileceğini ele almaya çalışacağım.
Yazının ana yaklaşımını kısa bir videoda görmek isterseniz:
Felsefi Bir Bakış Açısıyla: Dirayetli Kalmanın Zihinsel Temelleri
Stoacılık: Ne Kontrol Edilebilir?
“Bazı şeyler bize bağlıdır, bazı şeyler ise bağlı değildir…” — Epiktetos, El Kitabı, 1. bölüm
Stoacı felsefeye göre, bizim kontrolümüzde olan tek şey, kendi düşünce, tutum ve eylemlerimizdir. Dış dünyanın kaosu ya da başkalarının söyledikleri bizim alanımız değildir.
Bu anlayış, zihinsel özgürlük ve huzur getirir çünkü kontrol edemeyeceğimiz şeyler için kaygılanmamayı öğretir.
“Kontrol edemediğin şeylere karşı kayıtsız kal; ne olumlu ne de olumsuz bir hissiyat besleme.”
Nietzsche: Kendi Yolunu Çizmenin Cesareti
“Sürüden ayrılanın cezası kurtlar değil, özgürlüktür.” — Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt
Nietzsche’ye göre birey, kendi değerlerini yaratma cesaretine sahip olmalıdır. Bu, bir tür ruhsal devrimdir. Kendi vicdanına dayalı bir yaşam inşa etmek, yalnızca cesur değil, aynı zamanda onurlu bir eylemdir.
Hannah Arendt: Sıradan Kötülüğün Sessizliği
“Kötü olanlar ne şeytanî ne de canavardır; sıradan insanlardır; tek eksiklikleri düşünmemeleridir.” — Hannah Arendt, Eichmann in Jerusalem
Arendt’in tespiti oldukça sarsıcı: kötülük, bazen sadece düşünmemenin ürünüdür.
İtaat, suskunluk, “karışmam” demek, sıradan ama etkili bir kötülük biçimi hâline gelebilir.
⸻
Zorbalığın Nörobiyolojisi: Beynimiz Nasıl Tepki Veriyor?
Zorbalık anında beynin verdiği tepkiyi anlamak, bu yaşantıyı daha bilinçli ele almamıza yardımcı olabilir.
1. Amigdala – Tehlike Alarmı
• Korku, öfke gibi duygular burada işlenir.
• Zorbalık anında tetiklenir.
• “Kaç ya da savaş” tepkisini başlatır.
• Kortizol ve adrenalin salgılanmasına yol açar.
2. Hipokampus – Hafıza ve Bağlam
• Geçmiş deneyimlerle mevcut durumu karşılaştırır.
• Yüksek stres, bu bölgenin işlevini baskılar.
• Sürekli tehdit altında hissetme hâli gelişebilir.
3. Prefrontal Korteks – Mantık ve Öz Denetim
• Amigdaladan gelen tepkileri dengelemeye çalışır.
• Aşırı stres altında işlevi zayıflar.
• Kişi ani tepkiler verir, duygularını kontrol edemez.
Uzun Vadeli Etkiler:
• Özellikle çocukluk döneminde yaşanan zorbalık, beyin yapısını kalıcı olarak etkileyebilir.
• Bu da bireyi anksiyete, depresyon, TSSB gibi sorunlara açık hâle getirir.
⸻
Sınır Koymanın Psikolojik Gücü
Sınır koymak, insanın kendine verdiği değerin görünür hâlidir.
“Ben bunu hak etmiyorum” demenin en olgun hâlidir.
Sınır Koymanın Faydaları:
• Özsaygıyı artırır
• Tükenmişliği önler
• Anksiyeteyi azaltır
• Sağlıklı ilişkiler kurmayı sağlar
• Kontrol duygusunu güçlendirir
Fawn Response: Aşırı Memnun Etme Eğilimi
Çocuklukta öğrenilen bir hayatta kalma stratejisidir.
Kendini korumak yerine, karşısındakini yatıştırmayı seçer.
Ama bu da uzun vadede öz değerimizi aşındırır.
İlk kez “hayır” demek, bir başkasına karşı değil, içindeki kırgın çocuğa “Artık güvendesin” diyebilmektir.
⸻
Sessiz Zorbalık: Görünmeyen Şiddetin İzleri
Sessiz zorbalık bağırmaz, dövmez, suçlamaz.
Sadece seni görmez.
Yok sayar, duvar örer, mesafe koyar.
Ve sen zamanla kendi varlığından şüphe etmeye başlarsın:
“Ben abartıyor muyum?”
“Yoksa gerçekten sevilmeye layık değil miyim?”
Bu, insanın kendi iç sesine yapılan en derin saldırıdır.
Ve bu da bir zorbalık biçimidir.
⸻
Kültürel Kodlar ve Sessizliğin Kökeni
Türk kültüründe “saygı”, büyüklerin sözünü dinlemekle eşdeğer tutulur.
Bu da, yanlış olduğunu bildiğimizde bile susmayı “saygı” zannetmemize neden olur.
Sorunun Bazı Kaynakları:
• Sınır koymak bencillik sanılıyor.
• Duygusal manipülasyonlar normalleştiriliyor.
• Sessizlik ve uyum, değerden daha kıymetliymiş gibi algılanıyor.
⸻
Peki, Ne Yapabiliriz?
• Farkındalık: İçsel sınırlarımızı tanımalı, dış dünyaya karşı net olmalıyız.
• “Hayır” deme pratiği: Suçlulukla baş etmeyi öğrenmeliyiz.
• Zorbaları tanı: Sessiz manipülatörlerle açık saldırganları ayırt etmeliyiz.
• Tepki değil, yanıt: Otomatik tepkileri fark edip bilinçli yanıtlar geliştirmeliyiz.
• Net ifadeler: “Bu benim için uygun değil.” gibi yargısız ve etkili cümleler kullanmalıyız.
⸻
Kısa Bir Anı: Kod Review Tartışması
Farklı bir takımın kodlarını değiştirmem gerektiği bir projede, bir yazılımcı hiçbir mantıklı açıklama yapmadan kodumu reddetti. Sebebini sorduğumda, aşağılayıcı ve zorba bir üslupla yanıt verdi.
İlk içsel tepkim öfkeydi ama farkındalıkla hareket edip konuyu yöneticilerle birlikte tartışmak istediğimi belirttim.
Toplantıda ben sakinliğimi korudum, o ise öfkelendi. En sonunda şöyle dedi:
“Kodunu reddederken sana açıklama yapmak zorunda değilim!”
Yöneticiler müdahale etti, ben ise onu savunmak durumunda kaldım.
Bu olaylar sonucunda sonumda beklediğim açıklamayı ondan alabilmiştim.
Açıklaması aslında mantıklıydı. Ama bunu en başta zorbalık yerine açık iletişimle yapmış olsaydı her şey çok daha farklı olurdu.
Bu olay bana bir kez daha gösterdi ki, sakinlik ve sınır koymak, bazen karşımızdaki kişiyi bile dönüştürebilir.
⸻
Son Söz:
Sınır koymak bir lüks ya da üstünlük göstergesi değil, bir ihtiyaçtır.
Zorbalarla ve hayatın baskılarıyla baş edebilmek için, önce kendi içimizde netleşmeli ve sonra dünyaya karşı güçlü bir şekilde “Ben buradayım!” diyebilmeliyiz.
Aksi takdirde bu hayatı biz yaşamış olmayız; başkalarının kuklası gibi yaşatılırız.
Bunu hiçbirimiz istemeyiz.
⸻
Kapanış Sorusu:
En son ne zaman istemediğiniz bir şeye ‘evet’ dediniz?
O an ‘hayır’ demek size neler kazandırabilirdi?
⸻
Bir sonraki yazımda, sınır çizmenin ardından ortaya çıkan yalnızlık, dışlanma korkusu ve içsel dengeyi koruma yollarını ele almaya çalışacağım.
O zamana kadar, sevgiyle.